HELAL VE TAYYİB SERTİFİKALAMA VE DENETİM PROSEDÜRLERİ EĞİTİM PROGRAMI
29. Eğitim Programımız, 14-18 NİSAN 2020 Salı-C.tesi’günlerinde İstanbul’da “Daru’l Halal Medresesi Eğitim Merkezi”nde gerçekleştirilecektir.
Dünya Piyasasında Helal ve Tayyib Sertifikalı ürünlerin talebinin giderek artması sonucu üretim sistemlerinde Helal Güvence Sisteminin devam etmesinin gerekliliği sonucunda, alanında tecrübe kazanmış, uzmanlaşmış Helal ve Tayyib sürecin eğitimini almış denetim hizmetini yürütecek eleman ihtiyacını da hızla arttırmıştır. Bir çok ülke bu ihtiyacı karşılamak için ülkelerinde Eğitim Programları uyguluyorlar.
GİMDES olarak ülkemizde, Helal ve Tayyib Sertifikalandırma hizmetine başladığımız 2009 yılından itibaren önemle üzerinde durduğumuz Helal ve Tayyib Sertifikalandırmada olmazsa olmaz olarak gördüğümüz, Helal ve Tayyib Sertifikalı Üretim uzmanı ve Denetim elemanı ihtiyacının ülkemizde de ortaya çıkacağı, bu doğrultuda tedbirlerin alınması gerektiği üzerinde durduk. Bu anlayışla, Bu güne kadar 28 defa her biri 5 gün süreli bir eğitim programını gerçekleştirdik ve 400’ü aşkın kursiyere başarı belgesi verdik. Düzenlemiş olduğumuz son denetçi eğitimi 25-29 KASIM 2019 tarihlerinde“Daru’l Halal Medresesi Eğitim Merkezi”nde gerçekleştirilmiştir. 2020 yılının ilk Helal ve Tayyib Sertifikalama ve Denetim Prosedürleri Eğitimi’nin 14-18 NİSAN tarihleri arasında Daru’l Halal Medresesi Eğitim Merkezi’nde gerçekleştirilmesi kararlaştırılmıştır.
Read the rest of this entry »
HER TOPLUM NESLİNDEN SORUMLUDUR
GİMDES Hanımlar Komisyonunun Ana okul yaş guruplarına “Helal ve Tayyib Yeme Rehberliği” kapsamında sürdürdüğü çalışmalar beğeni ile karşılanıyor. Son olarak İkitelli Şenevler camii 4-6 yaş Kuran Kursunda Helal ve Tayyib Gıda Atölyesi etkinliğimiz yavrularımızla uygulamalı olarak yapıldı.
Bu vesile ile kısaca projenin tanıtımını hatırlatalım:
PROJENİN AMACI : Çocukluk döneminde ‘’Helal Lokma’’ bilinci yerleştirme ve çocukların gıda tüketiminde Helal –Haram temel kavramlarını öğrenmelerini sağlayarak hayatını bu esaslara göre tanzim etmesi için bir temel oluşturma.
Read the rest of this entry »
ÇOCUĞUNUZA BEDDUA ETMEYİN
Anne-babalar! Çocuklarınıza söylediğiniz beddua içeren sözlere dikkat edin
(Kendinize, çocuklarınıza ve mallarınıza beddua etmeyiniz! Duaların kabul olduğu bir vakte rastlar da, bedduanız kabul olur.) [Müslim]
Her anne-baba çocuğunun iyiliğini ister; onlara hayırlı dualarda bulunur. Ancak anne baba, yaramazlık yapan çocuğuna kızgınlık anında istemeyerek de olsa beddua edebiliyor. Özellikle anneler, daha duygusal olmaları ve hislerine hakim olmakta zorlanmaları sebebiyle çocukları için kendilerinin de razı olmayacağı kötü dileklerde bulunabiliyor. Dil alışkanlığı ile söylenen beddualar, dua vaktine rastladığında kabul oluyor. Ebeveynin kızgın anında yaptığı bir bedduayla çocuğuna kötülüğü dokunabiliyor.
Her kim olursa olsun birisine beddua etmenin, onun kötülüğünü istemenin dinimizce hoş karşılanmadığını biliyoruz. Peygamberimiz(sav)’in kendisine kötülük edenler de dahil kimseye beddua etmemiştir. “Peygamberimiz, Taif Seferi sırasında kendisini taşlatan, yoluna çalılar döşeyerek ayaklarının kan içinde bırakmış olanlara da dahi beddua etmemiştir. ‘Allah’ım onlara hidayet nasip eyle, olur ki onların neslinden İslam’a hadim olanlar çıkar.’’ diye dua etmiştir.
Evet, Peygamber Efendimizin maksat ve gayesi insanları bedduâlarla yok etmek, belâ ve musîbetlere uğratıp perişan etmek değildi. Aksine, insanların îmâna kavuşması, hidâyete ulaşması ve ebedî saadete ermesiydi. Her adımını bu gayenin tahakkuku için atıyor, her hareketini bu ulvî maksat için yapıyor, her teşebbüsünde bu eşsiz hedef bulunuyordu. Bu sebeple her dakikası bir nevi ibadetle geçiyor ve her anı nûrlu bir manzara olarak maziye akıp gidiyordu.
Ne yazık ki beddua günümüzde insanın kendisini rahatlatmak için söylediği sıradan sözler haline geldi.
Anne-babaların kötü niyetle olmasa da sinirli anında çocuklarına beddua edebilmektedirler. Peygamberimiz’in, “Kendinize beddua etmeyiniz, çocuklarınıza beddua etmeyiniz, mallarınıza da beddua etmeyiniz. Dilekleriniz, kabul edildiği zamana denk gelir de Allah bedduanızı kabul ediverir.” buyurduğunu hepimiz biliyoruz. Bir gün Abdullah İbni Mübarek Hazretleri’ne bir babanın gelerek çocuğunu şikayet etti, “Abdullah İbni Mübarek Hazretleri, ‘Çocuğuna beddua ettin mi?’ diye sorar. ‘Evet, beddua ettim’ diyen babaya Abdullah İbni Mübarek’in cevabı şöyle olur: Çocuğunun ahlakını sen bozdun.”
Ebeveynin bedduası, onların beddua etmedeki içtenlikleri, buna sebep olan mağduriyetleri ve duydukları acı ölçüsünde karşılığını bulur. Ama Allah(cc)’ın bu karşılığı ne zaman ve ne şekilde vereceği bilinmez. Bu sebeple anne babalar dilini bedduaya değil, duaya alıştırmalı. Ağızdan çıkan söz hayırlı olmalı.
Esselamu Aleyküm
Bizleri bir kez daha Kurban bayramına kavuşturan Rabbimize hamd ederek sözlerime başlamak isterim.
Salat ve selam Hz. Muhammed Mustafa’(sav)’e, Kurban Bayramının vesilesi olan Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’e ve de diğer bütün peygamberlerin üzerine olsun.
Kurban bayramının bizlere Hak yolunda Hz. İbrahim ve Hz. İsmail aleyhimasselam misali Allah’a teslim olmanın yüceliğini ve bilhassa günümüzdeki şartlar altında gerekliliğini hatırlatmasını ümit ederim.
Helal lokmayı bizlere hakkıyla hissettiren kurbanlarımızın bizleri helal arayışında ve Peygamber (S.A.V.) sancağı altında birleşebilme azmine katkı sağlamasını Hakk Teala’dan dilerim.
Kurban bayramımızın hayırlara vesile olması dualarıyla,
Allah yar ve yardımcımız olsun.
Dr.Hüseyin Kami BÜYÜKÖZER
HELAL VE TAYYİB YAŞAMDAN BİR RESİM
İMAM-I ÂZAM EBÛ HANİFE, BİR GÜN DERS VERİRKEN…
İmam-ı Âzam Ebû Hanife bir gün ders verirken, yanına bir adam yaklaşmış ve kulağına fısıltıyla bir şeyler söylemiş. İmam dersini kesip bir müddet duraklamış, daha sonra;
“- Elhamdülillah…” demiş ve dersine devam etmiş.
Biraz sonra, ayni adam tekrar onun yanına gelmiş; tekrar kulağına eğilerek fısıltıyla bir şeyler söylemiş. İmam tekrar dersini kesmiş, bir müddet duraklamış ve tekrar;
“- Elhamdülillah…” diyerek dersini vermeğe devam etmiş.
Ders bittikten sonra, derste bulunanlar bu halin sırrını merak edip kendisine sormuşlar:
“-Ya imam.. Ders esnasında biri yanınıza geldi. Kulağınıza bir şeyler fısıldadı. Dersinizi kestiniz, biraz durdunuz, sonra ;
‘- Elhamdülillah..’ dediniz ve dersinize devam ettiniz.
Biraz sonra, ayni adam geldi ve tekrar kulağınıza bir şeyler fısıldadı. Siz gene dersinizi kestiniz, biraz durdunuz ve;
‘- Elhamdülillah..’ dediniz, sonra dersinize devam ettiniz. Bunun sırrı nedir?”
İmam-ı Âzam cevap vermiş:
“- O adam ilk gelişinde, eşkiyaların kervanımı soyduğunu ve bütün mallarımı gaspettiklerini söyledi. Kendimi yokladım. Bu maddî kaybımdan dolayı üzülmediğimi görünce;
‘- Elhamdülillah..’ dedim.
Adam ikinci defa gelişinde, ilk verdiği haberin yanlış olduğunu bildiren yeni bir haber daha geldiğini, soyulan kervanın benim kervanım olmadığını söyledi.
Bunun üzerine tekrar kendimi yokladım. Bu yeni haberden dolayı sevinmediğimi anlayınca tekrar; ‘- Elhamdülillah..’ dedim.
Çünkü, âyet-i kerîme maddî kayıplarımız için üzülmemeyi, maddî kazançlarımız için de sevinmemeyi emrediyor. Ona muhalif bir hal yaşamadığımı tesbit edince, Allah’a (c.c.) hamd ettim.” demiş.
Hac Suresi, 11. ayet: İnsanlardan kimi, Allah’a bir ucundan ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek olursa yüzü üstü dönüverir. O, dünyayı kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu, apaçık bir kayıptır.
KARDEŞ OLALIM!
http://www.helaldede.com/wp-content/uploads/2019/02/kardeslikx.jpgAynı Allah(cc)’a, aynı Peygamber(sav)’e inanıyoruz. Aynı kıbleye dönüyor beş vakit namazımızı kılıyoruz. Her hafta camilerimizde cem olup Cuma namazlarımızı kılıyoruz. Aynı ayda, Ramazanda, orucumuzu tutuyoruz. Şartlarımız olunca zekâtımızı veriyoruz. Gücümüz , vaktimiz olunca aynı Kâbeyi ziyaret ederek Hac ve Umre yapıyoruz. Ömür boyu bu kadar beraberliklerimiz varken çoğu nefsani olan, keyfiyet ve kemiyet bakımından çok az yekün tutan teferruatta kaybediyoruz. Deryaları aştıktan sonra derelerde boğuluyoruz. http://www.helaldede.com/wp-content/uploads/2019/02/kardeslikx.jpg
Rabb’i tarafından akıl nimeti ile şereflendirilmiş insan oğluna yakışırmı bu ayrılıklar, bu düşmanlıklar?. Allah(cc)’ın kulları olarak Allah(cc) tarafından dünyaya getirildik. Aksini ispat edebilen bir insan geldimi bugüne kadar? Binlerce yıl bu dünyada yaşayan milyarlarca insandan biri dahi iddiasını ispat edemedi. Allah(cc) da diyor ki “ Ben sizi bana ibadet edin , bana kulluk edin diye yarattım.”(Zariyat 56) Yine Allah(cc) diyor ki dünya hayatınızda tercihlerinizle iki hizipten birinde yer alırsınız. Biri Hizbullah, diğeri Hizbuşşeytan.(Maide 56, Mücadele 19) Siz necat bulmak istiyorsanız Hizbullah’ı seçin. Bunun için Allah(cc)’ın ipine yapışın diyor. (Ali İmran.103) Allah(cc)’ın ipi bizim bildiğimiz urgan gibi birşeymidir? Hayır!. O’nun Kitabı Kuran-ı Kerimdir, Peygamber(sav)’in sahih Hadisi şerifleridir.
Bugün hizipler çoğaldı. Çoğu nefsani ve hizbuşşeytan taraflı. Dünyada 73 hizip olacakmış, bunlardan sadece biri fırka-i necat olacakmış. Şu üç günlük dünyada sevinçlerimizde ve kederlerimizde bir olmak varken. Allah(cc)’ın emrine uygun olarak birbirimizle kardeş olmak varken; Neden birbirimizle uğraşıyor, birbirimize hased ediyor, neden birbirimizi kıskanıyor, birbirimize düşman oluyoruz? Böyle davranmakla hem dünyadaki yaşama sevincimizi karartıyoruz, hem ahretimizi ateşe atıyoruz. Akıl nimetine muhatap insanoğlunun yapacağı şeyler midir bunlar?
Nemrut’un askerleri İbrahim Peygamber‘i mancınıkla ateşin tam orta yerine atacaklarmış. Bu sırada, göklere kadar varan ateşe doğru bir karınca ağzında küçücük bir damla su ile telaşla gidiyormuş. Başka bir karınca onun bu telaşını görüp sormuş: – Acele ile nereye gidiyorsun? Telaşla yetişmeye çalışan karınca, ağzındaki bir damla suyu ellerinin arasına alıp cevap vermiş: – Haberin yok mu? Nemrut, Hz İbrahim peygamberi ateşe atacakmış. Meydana, ateşin olduğu yere su götürüyorum. Diğer karınca kahkahalarla gülerek demiş ki: – Senin yanan büyük ateşten haberin yok mu? Ateşe hiç bakmadın mı? Ne kadar büyük, senin bir damla suyun ateşe ne yapabilir ki? Bir damla su taşıyan karınca: – Olsun, hiç olmazsa hangi tarafta olduğum anlaşılır. Demiş.
Bu dünya hayatında hiç olmazsa amel ve davranışlarımızla hangi safta olduğumuzu bilelim ve bidirelim. KARDEŞLİĞE ÇAĞRI. (Kardeşlik Sözleşmesi) Yüce Allah (CC)’ın; «Mü’minler ancak kardeştirler. Öyle ise kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki; merhamet olunasınız» (Hucurat Suresi: 10) ayet-i kerimesini hayatıma tatbik etmek, ve de Rasulullah (SAV) efendimizin; «İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi de sevmedikçe gerçekten iman etmiş olamazsınız» (Buhari -Müslim) buyruğuna uymak için; Bu zamanda en önemli ihtiyacımız olan Kardeşliğimiz için kendi kendimize Allah(cc)’ın huzurunda şöyle söz verelim.
Aşağıdaki şartları Allah (CC)’ın huzurunda kabul ediyor ve canla başla bu uğurda gayret göstereceğime SÖZ VERİYORUM. 1.) Bütün Müslümanları; renk, dil, ırk, mezhep, tarikat, görüş, fırka ve düşünce farkı gözetmeksizin, Allah (CC) için SEVİYOR ve KARDEŞ OLARAK KABUL EDİYORUM. 2.) Allah (CC)’ın Rahmetinin; birlikte, beraberlikte, birbirini sevip kardeş olmakta olduğu düstürundan hareketle; metod, yol, çalışma şekilleri farklı olsa da, benim gibi düşünmeyen müslüman kardeşlerime ENSAR ve MUHACİR KARDEŞLİĞİ SICAKLIĞIYLA davranacağımı TAAHHÜT EDİYORUM. 3.) İslam Kardeşliğine zarar verecek her türlü davranıştan uzak duracağıma ve Kardeşlik bağlarımızı bozmak için çalışacak her türlü şer güçlere karşı mücadele edeceğime SÖZ VERİYORUM
ÇOCUKLARIMIZ ÜZERİNDE TV, İNTERNET VE BİLGİSAYARIN OLUŞTURDUKLARI TEHLİKELER!
Bugün pek çok ailemiz çocuklarını evdeki Tv ve Bilgisayarla bilinçsiz bir şekilde meşgul ediyor. Bize dışarıdan taklit ve propaganda yolu ile giren ve bu modern(!) hayatın vazgeçilmez unsurları gibi gözüken vasıtaları sunarken,çocuklarına iyilik yaptıklarını düşünüyorlar. Ne yazık ki, bu bilinçsiz davranışları ile çocuklarına ne kadar büyük zarar verdiklerinin farkında olamıyorlar.
Tv,İnternet ve Bilgisayar Kullanmasının Zararları;
Tv, İnternet ve Bilgisayarların yetişkinlerden daha çok, çocuklar üzerinde etkileyici, kendine bağlayıcı bir etkisi vardır. Zaman zaman çocuklarımızın tv, internet ve bilgisayar karşısında büyülenmiş gibi saatlerce durduklarını farkederiz. Bu sürede çocuğu gözlemek ve denetlemek çok önemlidir.
Uzun süreli bilgisayar kullanmak, tv önünde durmak çocuklarda fiziksel ve ruhsal problemlere yol açabilmektedir. Bu problemlerin başında; göz rahatsızlıkları, radyasyonun olumsuz etkileri, duruşta ve iskelet yapısında bozukluklar, otistiğe varan beyinsel ve içe kapanıklığa varan ruhsal rahatsızlıklar gelmektedir.
ÇOCUKLARIMIZA OKUL ÇAĞLARINDA MUSALLAT EDİLEN SİGARA, HELAL VE TAYYİB HAYAT SİSTEMİNDE ASLA YER ALMAYACAK BİR ÜRÜNDÜR.
Bir su şişesinin üzerinde “Bu su zehirlidir, içerseniz öldürür” yazmış olsa, hiç tereddüt etmeden içer miydiniz? Hepinizin de ASLA! dediğinizi duyuyor gibiyim.
Yaptıkları işe en hayran kalabileceğimiz sektör hangisi diye sorulsa? Ne cevap verebiliriz?
İşi bilenler “Sigara üreticileri” derler gibi düşünüyorum.
Düşünebiliyor musunuz, bunlar alenen, bütün dünyanın gözünün önünde zehir satarak, milyonlarca insanı göz göze öldürerek, on milyonlarcasını hasta ve malul hale getirerek para kazanıyorlar ve sanki hiçbir kötülüğe bulaşmamışlar gibi paşa paşa yaşayarak geçinip gidiyorlar. Yıllık kazançları 250 milyar dolardan fazla. Halbuki gerçekte, üreticiden, sigara satan büfeciye kadar bunlar katil!…
Ülkemizde sigaradan, çoğunlukla kanser olmak üzere, yılda 130 bin kişi, dünyada ise yılda 7 milyon kişi ölüyor. Sakat doğumların yarıya yakını sigara kullanan annelerden kaynaklanıyor. Akciğer kanser vakalarının %91’i sigaradan kaynaklanıyor. Şu işe bakın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü verilerine göre, İstanbul’da çıkan yangınların bile yüzde 50’si sigara kaynaklıymış.
Hicri Yeni Yılımız veAşure Günümüz Mübarek Olsun!..
Hicri yeni yılınızı, Muharrem ayınızı ve 10 Muharrem Aşure gününüzü tebrik ediyoruz. En samimi duygularımızla, yeni güzelliklerin ve mutlulukların başlangıcı olan Aşure gününün; inananların maddi ve manevi arınmasına, tüm İslam Aleminin ve insanlığın kurtuluşuna, sevgi, huzur ve barış iklimine kavuşmasına vesile olmasını diliyoruz.
Çok kıymetli bir ayda, çok güzel bir güne erişmiş bulunuyoruz. Peygamberimiz Muharrem ayını “Allah’ın Ayı” olarak tanımlıyor. Ramazan orucundan sonra tutulacak en faziletli orucun bu ayda tutulan oruç olduğunu söylüyor. Sevabının da otuz misli olacağını belirtiyor. Bugün, tutulacak orucun geçen senenin günahına kefaret olacağını müjdeliyor. Yalnız, Yahudi ve Hristiyanlardan farklılığımızı vurgulamak için, Aşure günüyle birlikte, bugünden önceki veya sonraki günü de oruçla geçirmemizi tavsiye etmiştir.
Muharrem ayının ve Aşure gününün inanç tarihimizde önemli bir yeri vardır. On Muharrem, yani aşure günü; dinler tarihinde kutsal bir gündür. Kaynaklarda ifade edildiğine göre, aşure gününde bir çok peygamberin hayatında önemli ve olumlu olaylar meydana gelmiştir. Bu günde, Peygamber Efendilerimiz ve onlara inananlar çok büyük sıkıntılardan, zulümlerden, baskılardan kurtulmuşlardır. Yeni ve güzel başlangıçlara, büyük ilahi lütuflara ermişlerdir.
KURBAN BAYRAMIMIZ MÜBAREK OLSUN!..
“Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık. İşte sizin ilahınız bir tek ilahtır. Şu halde yalnız ona teslim olun. Alçak gönüllüleri müjdele! “ HAC SÛRESİ(34)
“(Ey Muhammed!) Onlara, Adem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. kurbanı kabul edilmeyen, “Andolsun seni mutlaka öldüreceğim” demişti. Öteki, “Allah ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder” demişti.” MÂİDE SÛRESİ(27)
Terör acılarımızın devam ettiği, üstelik bu terörün en büyük tetikçisi vedestekçisi, büyük şeytan(ABD ve İSRAİL)’in ülkemizin ekonomik hayatına vurmaya çalıştığı pusuların peşpeşe yapıldığı bir ortamda bir Kurban Bayramını daha idrak ediyoruz. Bu bayramın öncelikle milletimize, tüm müslümanlara ve de insanlığa hayırlar getirmesini yüce Allah(cc)’tan diliyoruz Bu mübarek günlere eriştiren Rabbimize mahlukatı sayısınca hamd -ü senalar olsun.